DUYGULARIN MI AÇ? KARNIN MI?

Anasayfa / Yazılar / DUYGULARIN MI AÇ? KARNIN MI?

SUÇLULUK HİSSİYLE YAŞADIĞIN AŞK BİLE

 SENDEN ÖCÜNÜ ALIR.

 

 

MELTEM ŞARKIŞLALI / MİLLİYET CADDE EKİ

 

        Biliyorum, televizyonların doludizgin yayın yaptığı ve her cephede izleyici avladığı zengin bir mevsim yaşıyoruz. Sabahları magazin dedikodularıyla güne başlayıp, öğlen saatlerinde abalıya zalimce vurulduğu tartışması bol izdivaç ve tarz programlarıyla duygusal ve fiziksel hareketlerimiz kısıtlanırken, haber bültenlerinden sonra başlayan dizi kuşağıyla kuşatılmış hayatımızın bize aslında neye mal olduğunun farkında mıyız?

 

Acıkıyoruz…

 

Öyle böyle değil hem de hep açız, hep açız. Doymak nedir bilmiyoruz!

 

Üstelik televizyon programlarıyla drama dizilerinin zirve yaptığı mevsimlerde daha da bir acıkıyoruz. Doyumsuzluğumuzun reytingi tavan yapıyor. Cümlemiz, tarihimizin en yüksek açlık seviyesini yaşıyoruz.

Sürekli ağzımıza bir şeyler tıkıştırmak ve duygusal boşluklarımızı itinayla doldurabilecek programlar izlemekten başka hiçbir şeyle kendimizi mutlu etmeyi başaramıyoruz.

 

İzlediklerimizle yediklerimiz arasındaki duygusal bağın dayanılmaz gerçekliğini artık kabul etmek gerekiyor. 

 

İrili ufaklı duygusal boşluklar, büyüklü küçüklü travmalar, güçlü güçsüz bir takım anksiyeteler insan bedeninde koca koca kara delikler açıyor. Üstüne üstlük bu kara delikler mutluluk hissini pamuk ipliğine bağlayıp hormonal dengeleri de altüst ediyor. Seratonin, dopamin, endorfin, nerodrenalin gibi mutluluk hormonlarının seviyesi, zalim kara delikler sayesinde dibe vurduğunda doğal olarak insan bedeni bu hormonları harekete geçirecek hamleler yapmaya başlıyor. Çikolata, gofret, şeker, makarna, börek, kısır ihtiyacı tam da böylesi durumlarda yükselişe geçiyor. 

 

Tatlı mükemmel bir duygusal kaçıştır. Hem lezzetli,  hem de hızlı... Tatlı yemeye başladığın an rahatlar, stresini düşürür ve mutluluk hormonlarını aktive ederek sakinleşirsin. Hiçbir öfke ve stres; çikolataya karşı uzun süre direniş gösteremez, önünde sonunda havlu atıp kenara çekilirler…

 

Televizyonda kendi travmalarını, içsel çöküntülerini, çalkantılarını, beklentilerini, kavganı ve çakılışını izleyerek, karbonhidratların ve tatlının güdümünde kendini yeni bir hayata teslim edersin. Çünkü kısa süreli de olsa bu şekilde mutluluk hissini yükseltmeyi başarırsın. Kısa süreli diyorum çünkü dış faktörlerin tetiklediği hormonlar, bir müddet sonra yine eski düşük seviyesine iner. Bu yüzden mutluluğu dışarıdan izlediklerinle ve yediklerinle yaşamak yerine mutluluk hareketini içeride başlatabilmen çok önemli.

 

Bu yüzden kilo alıp vermek de, kendini iyi hissedip hissetmemek de, mutlu olmak ya da olmamak da sadece yemekle ilgili değildir, duygularla da fazlasıyla bağlantılıdır. Yerken ya da yedikten sonra midene yolladıkların kadar o yolladıklarınla ilgili ne hissettiğine de dikkat et:

 

“Oh ne kadar da lezzetliydi! Ne de güzel yedim. Ama sanki fazla mı kaçırdım biraz? Keşke bu kadar yemeseydim.” duygusunu hissettiğin an geçmiş olsun! Hoş geldin kilolar! Bak nur topu gibi yeni travmaların da oldu. Artık bol bol dizi izler, tarz programlarında öfke yarıştırırsın.

 

Bu yüzden bir kez daha altını çizerek söylüyorum:

 

Ye-dik-le-rin- ka-dar- his-le-rin-de- ö-nem-li!

 

        Kendinle ya da etrafında olan biten her şeyle ilgili kurduğun cümlelerin sonuna bundan böyle “İşte bu benim hakikatim.” cümlesini ekle ve bak bakalım hayatında neler oluyor. Güzellik algın, kilo alıp verme sirkülâsyonun, aşk hayatın ne hâle dönüşüyor? Gör bakalım nasıl bir illüzyonun içindeymişsin…

 

34 beden olamadığın sürece yakışıklı adamların sana âşık olmayacağı martavalına kim inanırdı seni? Kilolu insanların sevişilecek kişiler olmadığı algısını kim yarattı? Güzel kadınların aldatılmaya mahkûm olduğu kuralını kim koydu?

 

Hadi lütfen hiç çekinme ve bu konularla ilgili hislerini cümleleştir. Hadi ben de sana yardımcı olayım biraz: 

 

Su bile içsem kilo alırım ben (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) = Geçmiş olsun… Hayatının sonuna kadar su içerek kilo alacaksın, üzgünüm.  

 

Şişman insanlar yaşlı gösterir (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM)= Geçmiş olsun… Kilo aldıkça yaşlı görünmeye devam edeceksin, üzgünüm.

 

Sosyetik bir hayat yaşamanın tek formülü, kelli felli bir iş adamına kapaklanmaktır (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) =

Geçmiş olsun! Zengin olabilmek için hayatının sonuna kadar o kelli felli iş adamını arayıp durmaya devam edeceksin. Sana lotodan bile zengin olma fırsatı gelmeyecek, üzgünüm.

 

Güzel kadınlar hep bahtsız olurlar. Allah çirkin şansı versin (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) =

Geçmiş olsun! Güzel bir kadın olduğun halde kendin tarafından lanetlenmiş durumdasın. Hayatının sonuna kadar güzel ama mutsuz yaşayacaksın, üzgünüm.   

 

Ben azıcık estetik yaptırabilsem, o imkânlar bende olsa, pahalı kıyafetlerden alıp giyebilsem, saçımı başımı düzelttirebilsem güzelliğimle ortalığın tozunu attırırım (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) = Geçmiş olsun! Estetik yaptırmadığında, pahalı kıyafetler giyemediğinde ve makyajsız kaldığında kendini çirkin ve işe yaramaz bulmaya devam edeceksin, üzgünüm.   

 

Erkeklerin hamuru bozuktur. Basit kadınlarla yatmaya bayılırlar. Aşağılık kompleksli heriflerin hepsi eşlerini aldatır (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) =

Geçmiş olsun! Hayatına giren bütün erkekler seni senden çok daha çirkin olduğunu düşündüğün ve yine senin tabirinle basit kadınlarla aldatmaya devam edeceklerdir, üzgünüm.

 

Sigarayı bırakmayı ve spora başlayabilmeyi çok istiyorum ama alışkanlıkları değiştirmek kolay değildir. Yaparım deyip de yapamıyor insan (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM)=

Geçmiş olsun! Senin için doğru olan şeyin ne olduğunu bildiğin halde o doğrulardan uzak yaşamaya mahkûm kalacaksın. İraden hayatın boyunca devre dışı kalacak, üzgünüm. 

 

Ben de fena değilim ama piyasada çok genç ve çok daha güzel hatunlar var arkadaş. Bana kim niye baksın (İŞTE BU BENİM HAKİKATİM) =

Geçmiş olsun! Hayatın boyunca “Fena değilim.” kontenjanından kendini çirkin ve yetersiz hissetmeye devam edeceksin.

 

        Gördüğün gibi kilo alıp vermek de, âşık olup mutlu ya da mutsuz olmak da, aldatılmak ya da aldatılmamak da, güzel olmak ya da olmamak da tamamen ALGINA ve HİSSİNE bağlı…

 

        Bu yüzden suçluyu dışarıda değil, içeride ara… Yaşadığın gerçekliklere karşı, katil olacak kadar öfkeliysen; o hâlde mevcut algını öldür ki, hislerin değişsin! 

 

        “Oh be sonunda hayatın sırrını çözdük. Tamam. Bundan böyle ben çok güzel bir kadın olduğumu hissediyorum.” diyerek tam gaz yola çıkarsan; iki yüz metre bile gidemeden küt diye duvara toslar; ağzını burnunu da yararsın. Elinde kalan güzelliğin de heba olur gider.

 

Unutma canım okuyucum: 

 

“Yaşadığın şeyler ağzından çıkan yalanlarla ilgili değil, kalbinde hissettiğin hakikatlerle ilgilidir.”

 

 

 

KARNIN MI AÇ DUYGULARIN MI?

HADİ BİR DAHA DÜŞÜNELİM…

Duygusal açlıkla fiziksel açlık arasındaki ayrımı nasıl yaparız?

Fiziksel açlık hissi zamana yayılır ve süreç içinde ortaya çıkarken, duygusal açlık birden bir şimşek çarpması gibi kendisini gösterir. Duygusal açlık esnasında çikolata, tatlı, makarna, kola ve cips dışında başka bir besin türüne eğilim gösterilmez. Zira duygusal açlık esnasında hedef sağlıklı beslenerek karın doyurmak değil mutluluk hormonunu aktive ederek kendini iyi hissetme arzusu ve ihtiyacı yatar. Üstelik duygusal açlıkta tokluk eşiği neredeyse yok gibidir. Mide reaksiyon göstermeye başlayıncaya dek yeme eyleminin önünü almak bazen güçleşebilir. İnsan bedeni sağlıklı bir öğünün ardından beş saat sonra acıkmaya başlarken duygusal açlıkta bu sürenin birkaç dakikaya dek düştüğü bile görülür. Sofradan kalkarken bile şiddetli bir tatlı yeme arzusu duymak mümkündür.

Duygusal açlık yaşayan insanlar; tok bile olsalar türlü çeşitli lezzet arayışlarına girerler. Bu haz arayışının en büyük tuzağı gece saatlerinde duygusal açlık hissi yaratmasıdır. Üzüntülerin, sıkıntının ve travmanın ayaklandığı akşam saatlerinde, kendini buzdolabının önüne sandalyeyi çekmiş piknik yaparken buluverirsin.

 

 DİYET UZMANI -YAZAR

MELTEM ŞARKIŞLALI

 

 

Kitaplarımız ve hizmetlerimiz hakkında daha detaylı bilgi almak için, Hemen Arayın! (0216) 550 94 95

Copyright © 2017 Alfa Psikoloji Yayınları. Tüm Hakları Saklıdır. Web Tasarım
Top